CDP olarak misyonumuz her zaman hem gezegenimize hem de tüm insanlara hizmet eden sürdürülebilir bir ekonominin parçası olmak oldu.

Çalışmalarımızda sürdürülebilirliğin yalnızca çevresel boyutuna değil, aynı zamanda sosyal boyutuna da ağırlık vermeye çalıştık. Hayalini kurduğumuz sürdürülebilir gelecek, yalnızca sıfır karbonlu ve doğal kaynakların bilinçli tüketildiği bir gelecek değil aynı zamanda bu sağlıklı çevre koşullarından tüm insanların eşit şekilde faydalanabildiği bir gelecekti.

Nitekim özellikle CDP Şehirler Programı’nın soru setini incelediğinizde bunu açıkça görmeniz mümkün. Belediyelerden, kendi sınırları içinde yaşayan dezavantajlı grupların çevresel risklerden nasıl etkilendiğini ölçmelerini ve raporlamalarını istiyoruz. Biliyoruz ki, iklim değişikliği de dâhil olmak üzere hiçbir çevresel sorun tüm insanları aynı şekilde etkilemiyor ve çevresel riskler ile sosyal adaletsizlikler her zaman kesişiyor.

Örneğin, yakın zamanda The Guardian’da yayımlanan habere göre, İngiltere’de COVID-19 sebebiyle yaşamını kaybeden nüfusun içinde etnik azınlıklar büyük bir bölümü oluşturuyor çünkü yaşadıkları yerlerde daha fazla hava kirliliği görülüyor. Bu da, onların Coronavirüs gibi pek çok virüse karşı daha savunmasız olmalarına sebep oluyor. East London Üniversitesi’nde klinik biyokimyacı olarak görev yapan Winston Morgan, COVID-19 kaynaklı ölümlerin çoğunu birtakım sosyal adaletsizliklere dayandırabiliyor olmamız mücadele edilmesi gereken esas sorunun yapısal ırkçılık olduğunu gösteriyor.” diyor.

Benzer şekilde iklim krizi, yenilenmeyen su altyapısı ya da politika yapıcıların çevre ve su imkânlarını iyileştirmeye yönelik politikaları geri plana atmaları gibi nedenlerle ortaya çıkan su riskleri tüm dünyada dezavantajlı grupları daha çok etkiliyor. Örneğin, ABD’de Afro-amerikalı vatandaşların daha yoğun olarak yaşadığı yerlerde akan su, ülke geneline göre daha fazla kurşun içeriyor ve buna bağlı olarak ülkede Afro-amerikalı çocukların kanında 3 kat daha fazla oranda toksik etkiye sahip olan kurşun maddesi tespit ediliyor.

Çok yakın zaman önce, tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de etkileyen COVID-19 salgını sırasında dahi çevresel riskler ve sosyal adaletsizliklerin nasıl kesiştiğine şahit olduk. Su faturalarını ödeyemeyen yoksul kesimler, COVID-19 salgınında daha büyük bir riskle karşı karşıya kaldı. Fakat yerel yönetimler COVID-19 kriziyle mücadele için herkesin suya erişimini garanti altına alacak çözümleri (Askıda Fatura uygulaması, sokak çeşmeleri) kısa sürede geliştirdi. Bu da bizlere çevresel riskler ve toplum sağlığı alanında belediyelerin önemini bir kez daha gösterdi. CDP olarak, Şehirler Programımız sayesinde belediyeler ile iş birliği içinde toplumun yaşam koşullarını iyileştirmeye katkı sunmaktan mutluluk duyuyoruz.

CDP olarak, Black Lives Matter hareketinin destekçisi olduğumuzun altını çizerek, 25 Mayıs 2020 tarihinde ABD’nin Minneapolis kentinde polis memuru Derek Chauvin tarafından öldürülen George Floyd’u ve benzer adaletsizlikler sonucu yitirdiğimiz tüm kişileri anarak yazımızı noktalamak istiyoruz.

 

 

About the Author