• Hızlı tüketim ürünleri sektörü, değişen tüketici tercihlerine uyum sağlayabilmek için bitki bazlı ürünler geliştirme ve daha az paketleme yapma alanlarındaki inovasyonlarına hız vermeli.
  • Küçük ve etik değerlere uygun çalışan markalara olan M&A (birleşme ve devralma) ilgisi son yıllarda ciddi şekilde yükselişte; daha spesifik olmak gerekirse bu sayı son 5 yılda 4 katından fazla artmış durumda.
  • Hızlı tüketim ürünleri sektörü, iklim değişikliğinin getirdiği fiziksel risklerle, ve buna bağlı olarak yakında uygulanması planan yeni ambalajlama ve etiketleme düzenlemelerinin getirdiği adaptasyon riskleriyle karşı karşıya.
  • Yiyecek-İçecek alt sektöründe Danone ve Nestlé, Ev ve Kişisel Bakım alt sektöründe de Unilever ve L’Oréal yukarıda sayılan riskleri aşmak için aldıkları aksiyon bakımından lider durumda. Bunları Kraft Heinz ve Estée Lauder takip ediyor.

Dünyanın önde gelen Hızlı Tüketim Ürünleri markaları; ki bunların içinde Nestlé, Coca Cola ve P&G de var, hızla değişen tüketici trendlerine uyum sağlayabilmek için yarış halindeler. Bu trendler arasında veganlığın yükselişi ve plastik ambalajlara karşı aktivizm de var. CDP’nin “Fast Moving Consumers” başlıklı yeni raporu bu trendleri, ve bu trendler karşısında sektörün önde gelen şirketlerinin nasıl aksiyon almayı tercih ettiklerini gözler önüne seriyor. Rapor 16 adet Yiyecek-İçecek’le Ev ve Kişisel Bakım ürünleri şirketinin düşük karbonlu ekonomiye geçiş konusunda hazır oldukları ve olmadıkları noktaları inceliyor.

Hızlı tüketim ürünlerinin çevresel etkileri ve doğada bulunma süreleri oldukça fazla, Hızlı Tüketim Ürünleri sektörü ise seragazı salınımının üçte birinden fazlasını durdurabilecek güce sahip olarak iklim değişikliğiyle mücadelede kilit bir role sahip.2 Sektörün doğaya saldığı karbon emisyonunun %90’ı değer zincirlerinden gelmekte, bu da sektördeki şirketlerin hammadde ve tüketim risklerine karşı daha savunmasız olmalasına sebep oluyor. Sektörün doğası gereği tüketiciye yakın olmasının iki farklı anlamı var, bunlardan birincisi şirketlerin tüketici tercihlerindeki değişimlerden hemen etkilenmesi, ancak ikincisi de markalarının devamlılığı için tüketicinin davranışını değiştirme fırsatı.

Bu düşük karbon inovasyonlarının en dönüştürücüleri arasında vegan ve organik ürünler geliştirmek geliyor. Yaptığımız analizin gösterdiği üzere daha önceden sadece süt ve et bazlı ürünler sunan 7 Yiyecek-İçecek şirketi artık yeni vegan alternatifler geliştirmekte.

Benzer şekilde Ev ve Kişisek Bakım ürünleri geliştiren şirketler de doğal içeriğe sahip ürün yelpazelerini genişletmekte; örneğin bu şirketlerden biri olan L’Oréal, ürünlerindeki petrokimyasalları doğal ve doğada çözünebilir malzemelerle değiştiriyor ve raporda yer alan 7 şirketten 6’sı bu şekilde bir aksiyon almış durumda. Unilever ise vegan kişisel bakım ürünleri geliştiren 4 şirketten biri olarak göze çarpıyor.

Plastik paketlemeyle ilgili tüketici aktivizmi de şirketlerin artık bu konuda daha titiz davranmalarının ve dairesel, sıfır atıklı iş modellerine geçmelerinin önünü açmış durumda. Bu durum şirketleri ürünlerinin ambalajlanmasıyla ilgili konuları yeniden düşünmeye zorluyor; Danone’un başı çektiği %60 oranında şirket doğada çözünebilen plastik ve geridönüşüm altyapılarını geliştirme alanında yatırım yapmakta.

Sektörde gözlenen tüm bu dönüşüme rağmen şirketlerin en çok gelir sağlayan ilk 10 markası incelendiğinde görülüyor ki bu şirketlerin neredeyse %60’ının en çok gelir sağlayan markaları son 10 yıl içinde düşük karbonlu inovasyonlar geliştirmek konusunda sınıfta kalmış. Şirketlerin %88’inin gelirlerinin %50’sinden fazlasını bu kilit markalardan sağladığı bilgisi de göz önünde bulundurulursa içlerinde Nescafé, Budweiser ve Dove gibilerinin de bulunduğu bu şirketlerin tüketicinin çevresel endişeleleri ve aktivizmiyle ilgili daha etkili stratejiler geliştirmeleri şart.

Raporun özetine ulaşmak için lütfen tıklayınız.

 

Gıda ve tarım ürünlerinin üretimi küresel seragazı emisyonunun dörtte birine sebep olurken elektrik ve su ısıtması, yemek pişirme gibi amaçlar için kullanılan ısı üretimleri küresel emisyonun %8’ini oluşturmakta (IPCC).

 

 

About the Author