Submitted by sude.figen on December 2, 2024
COP29, 2024 yılında, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de, dünya liderlerinin iklim değişikliğiyle mücadeledeki taahhütlerini gözden geçirdiği ve yeni çözümler aradığı önemli bir küresel zirve olarak gerçekleşti. İki hafta süren konferans, yoğun müzakereler sonrası 24 Kasım Pazar günü, planlanandan iki gün geç tamamlandı.
Finans COP'u olarak adlandırılan COP29, özellikle finansal mekanizmaların ve sürdürülebilir yatırım stratejilerinin ön plana çıktığı bir zirve olarak tarihe geçti. Bu yılki zirve, özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki farklılıkların derinleştiği, hedeflerin ve uygulamaların netleşmesi gereken bir dönemde toplandı. Bakü'nün ev sahipliği yaptığı bu zirve birçok eleştirinin de odağında yer aldı; Azerbaycan’ın insan hakları sicili, demokratik olmayan uygulamaları ve fosil yakıtlara olan ekonomik bağımlılığı tartışmalara neden oldu.
COP29’da çözümsüz kalan sorunlar, Haziran’daki Bonn Ara Oturumu ve COP30’da tekrar gündem konusu olacak ve tartışılmaya devam edilecek. Bu oturumlarla beraber küresel iş birliğinin güçlenmesi ve daha etkili çözümler üretilmesi bekleniyor.
CDP COP29’da bir dizi etkinliğe ev sahipliği yaptı
CDP, Azerbaycan’ın Bakü şehrinde düzenlenen COP29 kapsamında, iklim finansmanı ve ulusal iklim eylem planlarının güçlendirilmesine yönelik önemli etkinlikler gerçekleştirdi. Bu etkinlikler arasında, kamu ve özel sektör arasındaki iş birliğini güçlendiren "İklim Çözümlerini Finanse Etmek" oturumu, ulusal katkı beyanlarının (NDC) uygulanmasını hızlandırmaya odaklanan "Etkili Eylem" oturumu ve uluslararası iş birliğinin önemini vurgulayan "Hesap Verebilirlik ve Uygulama Diyaloğu" yer aldı.
"İklim Çözümlerini Finanse Etmek" oturumu, CDP’nin yanı sıra İklim Değişikliği Üzerine Kurumsal Yatırımcılar Grubu (IIGCC), UNFCCC Küresel İklim Eylemi ve BM İklim Değişikliği High Level Champions Ekibi’nin de katkılarıyla düzenlendi. Bu oturum, gelişmekte olan ülkelerde ölçekli iklim finansmanını sağlamak için kamu-özel ortaklığını güçlendirmeyi hedefledi.
"Etkili Eylem" oturumu ise CDP, CEBDS, ISO, Exeter Üniversitesi ve Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi (WBCSD) tarafından organize edildi. Bu oturum, COP30 öncesinde ulusal katkı beyanlarının uygulanmasını desteklemek için veri, standartlar ve ortaklıkları nasıl daha iyi kullanabileceğini tartıştı.
"Hesap Verebilirlik ve Uygulama Diyaloğu", CDP, BM İklim Değişikliği High Level Champions Ekibi ve Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI) tarafından düzenlendi. Bu oturum, uluslararası iş birliğinin iklim eylemini nasıl yönlendirebileceğini ve küresel taahhütler ile yerel etkiler arasındaki boşluğu nasıl doldurabileceğini ele aldı.
Bu iş birlikleri sayesinde, COP29, iklim finansmanı ve eylem planlarının uygulanabilirliğini desteklemek için önemli bir platform oluşturdu. CDP, farklı sektörlerden uzmanları bir araya getirerek iklim hedeflerine yönelik somut adımlar atılması için gerekli ortamı oluşturmaya katkıda bulundu.
CDP ve GRI arasında İş Birliği Sözleşmesi İmzaladı
CDP ve GRI COP29 İklim Değişikliği Konferansı sırasında Bakü'de imzalanan “İş Birliği Sözleşmesi” (MoU) ile çevresel raporlamayı iyileştirmek ve sadeleştirmek için iş birliklerini güçlendiriyor. Bu iş birliği ile CDP ve GRI, şirketlerin raporlama süreçlerini kolaylaştırmayı ve bu alandaki kapasiteyi artırmayı hedefliyor. Amaç, çevresel raporlama standartlarını kullanarak daha karşılaştırılabilir verilere erişim sağlamak. İş birliği kapsamında, iki kuruluş teknik uyumu güçlendirecek; CDP’nin kurumsal soru seti ile GRI’nin iklim değişikliği, su, biyoçeşitlilikle ilgili standartları arasında bir uyum değerlendirmesi ve haritalama (mapping) yapılacak.
CDP ve EFRAG Kapsamlı Ortaklıklarını Duyurdu
Avrupa Finansal Raporlama Danışmanı Grubu (EFRAG) ve CDP, Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (ESRS) ve CDP arasında kapsamlı bir uyum ve birlikte çalışabilirlik (interoperability) kararı alındığını COP29’da duyurdu. CDP ve EFRAG arasındaki ortak haritalama çalışmaları, CDP'nin soru seti ile ESRS E1 iklim standardı arasında yüksek düzeyde uyum sağlandığını gösterdi. Bu iş birliği, şirketlere her iki yönde de fayda sağlıyor: ESRS E1 raporu sunan şirketler, CDP raporlarını daha kolay tamamlayacak, CDP’ye raporlama yapan şirketler ise ESRS E1 gerekliliklerine daha iyi uyum sağlayacak.
Avrupa borsalarının %90'ını temsil eden şirketler, çevresel verilerini raporlamak için zaten CDP'yi kullanıyor, bu da CDP'yi ESRS uyumlu verilere erişim için önemli bir araç yapıyor. 2025 CDP raporlama döngüsünden önce, uyumluluğun detaylı bir şekilde sunulacağı kapsamlı bir haritalama (mapping) çalışması yayımlanacak. Ayrıca CDP, soru setine verilen yanıtların ESRS ile uyumunun CDP tarafından yayınlanacağı belirtti.
Finans COP’U Yılda 300 Milyar Dolarlık Finansman Anlaşmasıyla Sona Erdi
COP29’un dikkat çeken sonuçlarından biri, Paris Anlaşması’nın hedefleriyle uyumlu bir iklim finansmanı altyapısı oluşturmayı hedefleyen Yeni Kolektif Nicel İklim Finansmanı Hedefi’nin (NCQG) kabul edilmesiydi. Bu hedef kapsamında, gelişmekte olan ülkelere sağlanacak yıllık finansmanın 2035 yılına kadar en az 1,3 trilyon dolara ulaşması gerektiği belirtiliyor. Ancak, bu finansmanın hangi kaynaklardan sağlanacağı konusunda net bir yol haritası sunulmamış olması ve mekanizmalarla ilgili kararların alınmamış olması, belirsizliklere yol açıyor. Özel sektör ve kamu kaynaklarının artırılması gerektiği ifade edilse de detayların eksikliği dikkat çekiyor.
Bu hedef doğrultusunda, "Bakü’den Belém’e 1,3 Trilyon Yol Haritası" adıyla yeni bir girişim başlatıldı. Hedef, gelişmiş ülkelerin 2035 yılına kadar gelişmekte olan ülkelere çeşitli kamu, özel ve çok taraflı kaynaklardan toplam 300 milyar dolar finansman sağlamasını öngörüyor. Bu miktar, 2009 yılında belirlenen ve 2025’e kadar uzatılan yıllık 100 milyar dolarlık taahhüdün üzerinde bir artış anlamına geliyor fakat yine de yetersiz kalıyor.
İklim finansmanı görüşmeleri, taraflar arasındaki derin görüş ayrılıklarına sahne oldu. Gelişmekte olan ülkeler, yıllık 1,3 trilyon dolarlık bir fon sağlanmasını ve bunun en az 600 milyar dolarının kamu kaynaklarıyla finanse edilmesini talep etti. Buna karşılık, gelişmiş ülkeler daha mütevazi bir hedef öne sürerek, finansman yükünün paylaşılmasını ve Çin ile Suudi Arabistan gibi yüksek emisyonlara sahip varlıklı ülkelerin de bağışçı ülkeler arasında yer almasını savundu.
Aksiyon alınmaması durumunda maliyetlerin ciddi boyutlara ulaşacağı tahmin ediliyor. Örneğin, iklim değişikliğiyle mücadeledeki gecikmenin, 2070 yılına kadar küresel ekonomi üzerinde yaklaşık 178 trilyon dolarlık bir yük yaratabileceği öngörülüyor. Buna karşın, iklim eylemleriyle elde edilecek tasarrufların ve yan faydaların 2030 itibarıyla küresel GSYH’de %15 ila %18 arasında bir büyüme sağlayabileceği ifade ediliyor (Deloitte, 2022). Deloitte Research Reveals Inaction On Climate Change Could Cost The World’s Economy US$178 Trillion By 2070
Küresel Karbon Kredisi Mekanizması
Konferansın ilk gününde, Paris Anlaşması’nın 6.4 Maddesi kapsamında karbon piyasalarının düzenlenmesine yönelik hızlı bir adım atıldı. Paris Anlaşması’nın 6.4 Maddesi’nin uygulanmasından sorumlu Denetim Mekanizması (Supervisory Body), iki önemli standardı (1. metodoloji gereklilikleri, 2. karbon uzaklaştırma faaliyetleriyle ilgili prosedürler) kendi yetkisiyle kabul etti. Ancak bu standartların normalde taraf ülkeler arasında detaylı bir müzakere sürecinden geçmesi ve Taraflar Konferansı’nda (CMA) onaylanması gerekiyordu.
Bu yıl, Denetim Mekanizması farklı bir yol izleyerek, standartların detaylı tartışmalar olmadan doğrudan onaylanmasını talep etti. Bu yöntem, standartların uygulamaya konulmasını hızlandırmayı hedeflese de şeffaflık ve kapsayıcılık açısından eleştirilere neden oldu. Atılan bu adım, süreci hızlandırmaya yönelik prosedürel bir ilerleme olarak değerlendirildi ve fazla aceleci bulunduğu için tepki çekti. Bu standartların detaylı müzakereler olmadan kabul edilmesinin, karbon piyasalarının adaletli ve etkili bir şekilde işlemesi konusundaki endişeleri artırdığı düşünülüyor.
Sonuç olarak COP29’da, Paris Anlaşması’nın 6.2 ve 6.4 maddeleri kapsamında karbon kredisi ticareti sistemleri uygulamaya konuldu. Bu, Paris Anlaşması'nın 6. Maddesi etrafında yıllarca süren tıkanıklığın ardından bir dönüm noktası oldu. 6.2 Maddesi, ülkeler arasında karbon kredisi alışverişini düzenlerken, 6.4 Maddesi, BM denetiminde merkezi bir karbon piyasası oluşturmayı hedefliyor. Her bir karbon kredisi, atmosferden uzaklaştırılan veya azaltılan bir ton CO2’yi temsil ediyor. Ancak, karbon piyasalarında şeffaflık eksikliği ve güven kaybı, piyasa değerinin yarı yarıya düşmesine ve şirketlerin büyük finansal kayıplar yaşamasına yol açtı. Bu yüzden COP29’da karbon ticaret sistemi ve kredi verme standartlarında daha sıkı kurallar üzerinde anlaşmaya varıldı. Amaç, 2025 yılında güvenilir bir karbon kredi sistemi oluşturmak. Yeni çerçeve, emisyon salımı yüksek ülkelerin, kalkınmakta olan ülkelerdeki yenilenebilir enerji projeleri, ağaç dikme ve yağmur ormanlarını koruma gibi karbon salımını azaltım projelerinden karbon kredileri satın almalarına olanak tanıyacak. Bu krediler, kendi hedeflerine yönelik emisyon azaltımlarına sayılacak.
Karbon piyasaları metni Madde 6.2’ye buradan ulaşabilirsiniz.
Karbon piyasaları metni Madde 6.4’ye buradan ulaşabilirsiniz.
Kayıp ve Zarar Fonu Gelişmeleri
Kayıp ve Zarar Fonu, Aralık 2023'te Dubai'de düzenlenen COP28'de resmi olarak hayata geçirilmek üzere kararlaştırılmıştı. COP29'un en öne çıkan sonuçlarından biri Fonun operasyonel hale getirilmesi oldu. Bu süreçte, gelişmiş ülkelerden toplamda 700 milyon doları aşan finansal taahhütler alındı ve fonun 2025 itibarıyla projeleri desteklemeye başlaması planlanıyor. Fon, iklim değişikliğinden en çok etkilenen az gelişmiş ülkelere odaklanarak, mevcut kayıpları telafi etmeyi ve gelecekte bu tür zararları azaltacak çözümler geliştirmeyi amaçlıyor. Fonu sadece afet sonrası toparlanma süreçlerine destek sağlamakla kalmaması gerektiği görüşüldü. Önleyici ve proaktif tedbirlere de kaynak ayrılması planlanıyor. Öte yandan, fonun finansman modeliyle ilgili tartışmalar devam ediyor. Özellikle fosil yakıtlar, havacılık ve deniz taşımacılığı gibi yüksek emisyon üreten sektörlere ek vergiler getirilmesi önerisi değerlendiriliyor. COP29'da fonun dağıtımı ve uygulama mekanizmaları ve alt hedefler konusunda somut ilerleme maalesef kaydedilemedi. Küçük ada ülkeleri ve en az gelişmiş ülkeler için oldukça önemli olan Kayıp ve Zarar Fonu'nun işlerlik kazanması iklim adaletini ele almada dünyayı bir adım ileriye taşıyacak.
Küresel Adaptasyon Hedefi (GGA)
GGA (Küresel Adaptasyon Hedefi), Paris Anlaşması kapsamında, iklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle mücadele etmek için global dayanıklılığı artırmayı ve özellikle savunmasız ülkelerdeki iklim değişikliği hassasiyetlerini azaltmayı amaçlayan bir çerçeve olarak şekillendi. Bu hedef, iklim değişikliğine karşı daha etkili bir adaptasyon yaklaşımı benimsemeyi ve finansman sağlayarak bu çabaları koordineli bir şekilde güçlendirmeyi hedefliyor.
COP28’de GGA için bir başlangıç çerçevesi üzerinde anlaşmaya varıldı ve COP29'da bu çerçeve geliştirildi. Bu süreçte, GGA’da ölçümleme için kullanılacak göstergelerin belirlenmesi için çalışmalar başlatıldı. Bu göstergeler, iklim değişikliğine karşı adaptasyon düzeyini ölçmek ve ülkelerin dayanıklılık hedeflerine ne kadar ulaştığını takip etmek için büyük önem taşıyor. Ancak, bu göstergelerin uygulanması ve her ülkenin özel koşullarına uygun hale getirilmesi konusunda hâlâ bazı zorluklar mevcut. Gelişmekte olan ülkeler, daha güçlü ve net finansal taahhütlerin yapılmasını talep ederken, gelişmiş ülkeler sürecin esnekliğe ve kapsayıcılığa dayalı olmasının gerekliliğini vurguluyor.
COP29, iklim değişikliğine uyum sağlamak için önemli finansal kaynakların artırılması gerektiği konusunda geniş bir farkındalık oluşturdu. Ayrıca, erken uyarı sistemleri, altyapı güçlendirmeleri ve ekosistem tabanlı adaptasyon gibi alanlarda önemli ilerlemeler kaydedildi.
COP29, iklim kriziyle mücadelede daha güçlü azaltım taahhütlerine ihtiyaç var | Fosilden net bir çıkış yok
COP29, Paris Anlaşması’ndaki 1,5°C ısınma hedefini korumak için emisyon azaltma taahhütleri zayıf kaldı. Finansman ve uygulama konularındaki tartışmalar, kritik bazı meselelerin çözümünü engelledi. Ayrıca Konferansın 3 senedir üst üste fosil yakıt üreticisi ülkelerin ev sahipliğinde gerçekleşmesi eleştirilere neden oldu. Zirve, COP28'de verilen fosil yakıtlardan kademeli uzaklaşma ve on yıl içinde yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarılması taahhütlerini somut adımlara dönüştürme konusunda ilerleme kaydedemedi. COP29'da fosil yakıtların kullanımı konusunda kömür, petrol ve doğalgazın kademeli olarak azaltılmasına dair bir anlaşmaya varıldı. Ancak, bu yakıtların tamamen aşamalı olarak kaldırılmasına dair bir uzlaşma sağlanamadı. Yenilenebilir enerji ise, emisyon azaltım stratejilerinin temel unsuru olarak ön plana çıktı ve 2030 yılına kadar küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması çağrısı yapıldı. Fosil yakıtlarla ilgili daha net ifadelerin COP30’da ele alınması bekleniyor.
Ana Taahhütler ve Hedefler
2025 yılı, tüm ülkelerin Paris Anlaşması kapsamında yeni NDC'lerini sunması için son tarih. Bu taahhütlerin, 1,5°C hedefini tutturmak için daha somut ve geniş kapsamlı önlemler içermesi bekleniyor. NDC’ler gelecek yıl da iklim görüşmelerinin önemli bir konusu olmaya devam edecek. Birçok ülke, Ulusal Katkı Beyanları’nı (NDC) güncelleyerek daha iddialı hedefler açıkladı:
Avrupa Birliği, 2030 yılına kadar emisyonlarını %55 oranında azaltma ve 2050’ye kadar net sıfıra ulaşma taahhüdünü yineledi. Kömür kullanımının azaltılması ve yenilenebilir enerji yatırımları ön plandaydı.
Amerika Birleşik Devletleri, temiz enerji projeleri için ek finansman sağlayarak 2030’a kadar emisyonlarını 2005 seviyelerine kıyasla %50-52 oranında azaltmayı hedefliyor.
Çin, karbon emisyonlarını 2030’dan önce zirveye çıkarma ve 2060 yılına kadar karbon nötr olma sözünü verdi, kömür bağımlılığını azaltmaya yönelik yeni adımlar attı.
Hindistan, 2070 yılına kadar net sıfır emisyon hedefiyle Güneş Enerjisi Misyonu kapsamındaki hedeflerini genişletti.
Birleşik Krallık, 2035 yılına kadar 1990 seviyelerine göre emisyonlarda %81 azaltım yapacak.
Konferansta, tarihsel emisyonlar ve iklim eylemindeki sorumluluklar üzerinde yoğun tartışmalar yapıldı. Gelişmekte olan ülkeler, azaltım hedeflerini gerçekleştirebilmek için daha fazla finansal ve teknik desteğe ihtiyaç duyduklarını ifade ettiler. Birçok lider, "ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar" (CBDR) ilkesini vurgulayarak, gelişmiş ülkelerin daha büyük bir sorumluluk taşıması gerektiğini belirttiler. Ayrıca, Güney Afrika ve Endonezya gibi yükselen ekonomiler, ulusal enerji dönüşüm stratejilerini sunarken, adil bir geçiş için uluslararası yardımı ön planda tuttular.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve İklim Değişikliği
Ülkeler, toplumsal cinsiyet ve iklim değişikliği konusunda bir karara vardı ve Toplumsal Cinsiyet ve İklim Değişikliği üzerine geliştirilmiş Lima Çalışma Programı'nı 10 yıl daha uzattı. Bu karar, toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemini yeniden teyit ediyor ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunun anaakımlaştırmasını sağlıyor. Ayrıca, taraflar COP30'da kabul edilmek üzere somut uygulama için yön belirleyecek yeni bir toplumsal cinsiyet eylem planı geliştirmeyi kabul ettiler.
Türkiye’nin Konumu
Türkiye’nin Uzun Dönemli İklim Stratejisi (LTS), Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de gerçekleştirilen 29’uncu Taraflar Konferansı’nda (COP29) açıklandı.
Türkiye, yenilenebilir enerji payını %50'ye çıkarmayı ve 2030 yılına kadar 100 milyon ton ek emisyon azaltımı sağlamayı hedefliyor. Rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesinin 31 GW'dan 120 GW'a çıkarılması planlanıyor. Türkiye, ayrıca, 2050 yılına kadar nükleer enerji kapasitesini 20 GW'a çıkarmayı da hedefliyor.
Türkiye'nin COP29'da açıkladığı iklim stratejisinde kömürden çıkışa dair herhangi bir hedefin olmaması, Türkiye'nin enerji sektöründeki sera gazı emisyonlarının %72'sinin fosil yakıtlardan kaynaklanması nedeniyle eleştiriliyor.
Avrupa'da 23 ülke kömür kullanımını sonlandırma kararı alırken, Türkiye, kömürden çıkma kararı almayan beş ülkeden biri olarak dikkat çekti. Türkiye’nin kömürden çıkış kararı almadan 2053 net sıfır hedefine ulaşması ise mümkün görünmüyor.
Akdeniz ülkelerinde yenilenebilir enerji yatırımlarını artırmayı hedefleyen uluslararası iş birliği platformu TeraMed’e de katılım sağlamayan Türkiye, yenilenebilir enerji potansiyelini daha etkin kullanma fırsatını değerlendirmek açısından ciddi bir iş birliği fırsatını kaçırdı.
Türkiye'nin COP29'daki tutumu, iklim değişikliğiyle mücadelede iddialı hedefler koymasına rağmen, kömürden çıkış stratejisi eksikliği ve yeterli finansman sağlama konusundaki belirsizliklerle gölgeleniyor. Bu durum, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde daha fazla işbirliği ve somut adımlar atılması gerekliliğini ortaya koyuyor. Atık sorunu, yüksek maliyeti ve dışa bağımlılığı artırma riski nedeniyle Türkiye için ciddi bir risk yaratabilecek nükleer enerji yerine, enerji verimliliği ve yenilenebilir kaynaklara yönelerek iklim krizine karşı daha iddialı adımlar atılması bekleniyor.
Türkiye’nin Uzun Dönemli İklim Stratejisi (LTS) Belgesi’ne buradan ulaşabilirsiniz.
Yeşil Dijital Eylem Deklarasyonu duyuruldu
İklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik bir diğer önemli adım, dijitalleşmenin iklim direncini artırma ve sürdürülebilir yenilikleri destekleme potansiyeline dikkat çeken "Yeşil Dijital Eylem Deklarasyonu"nun duyurulmasıydı. Teknolojilerin gelişmekte olan ve savunmasız ülkelere ulaşılabilir olmasının önemine de dikkat çeken bu girişim, COP28'de başlatılan Yeşil Dijital Eylem çerçevesinde dijital araçların iklim eylemlerini hızlandırma potansiyelini vurgulayan bir strateji sundu.
Organik Atıklardan Kaynaklanan Metan Emisyonlarını Azaltma Deklarasyonu imzalandı
COP29’da organik atıklardan kaynaklanan metan emisyonlarının azaltılması önemli bir gündem maddesi olarak öne çıktı. Dünya genelindeki metan emisyonlarının yaklaşık yarısını oluşturan organik atıklardan sorumlu 30'dan fazla ülke, “Organik Atıklardan Kaynaklanan Metan Emisyonlarını Azaltma Deklarasyonu”nu imzaladı. Bu girişim, 2030 yılına kadar küresel metan emisyonlarını %30 oranında azaltmayı hedefleyen Küresel Metan Taahhüdü gibi önceki çabalara dayanıyor ve atık yönetimi sektöründe yıllık 1 milyon metrik ton metan emisyonunun kesilmesini amaçlıyor (Food Waste Solutions).
Küresel Siyasi Dinamikler
COP29, yoğun küresel jeopolitik baskılar altında gerçekleşti. Enerji krizi, devam eden bölgesel çatışmalar ve tedarik zincirlerinde yaşanan aksaklıklar, ülkelerin iddialı iklim hedefleri belirleme ve bunları hayata geçirme kabiliyetlerini önemli ölçüde sınırladı. Özellikle gelişmekte olan ülkeler, artan borç yükleri ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle müzakerelerde zorlandılar.
Fosil yakıt ihracatına dayalı ekonomilere sahip ülkeler, özellikle Suudi Arabistan gibi OPEC üyeleri, fosil yakıtların aşamalı olarak kullanım dışı bırakılması konusundaki taleplere direniş gösterdi. Buna karşılık, G77 ve Çin gibi gruplar, gelişmekte olan ülkelere finansal ve teknolojik transferlerin artırılmasının önemini vurguladılar.
Bu zorluklara rağmen, COP29 toplantısında 2035 yılına kadar yıllık 1,3 trilyon dolarlık iklim finansmanı sağlanmasını hedefleyen bir yol haritası üzerinde uzlaşı sağlandı. Ancak, fosil yakıtların aşamalı olarak kaldırılmasına yönelik bağlayıcı taahhütler konusunda bir fikir birliğine ulaşılamadı. Bu durum, iklim değişikliğiyle mücadelede daha fazla iş birliğine duyulan ihtiyacı bir kez daha gözler önüne serdi.
COP29, gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki derin görüş ayrılıklarını yeniden ortaya koydu. Finansal ve teknolojik destek konusunda atılan adımlar, bu farkları bir ölçüde azaltmaya yönelik olsa da, adalet ve sorumluluk paylaşımı gibi temel meseleler hâlâ çözüm bekliyor. COP30’a hazırlanırken, iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerin seslerini daha güçlü bir şekilde duyurması ve müzakerelerin odağına yerleştirilmesi büyük önem taşıyor.
Ticari gerilimler ve çıkarlar COP29’da önemli bir tartışma konusu haline geldi. Gelişmekte olan ülkeler, güçlü ekonomiler tarafından uygulanan yüksek maliyetli ticaret politikalarının, yeşil kalkınma ve ekonomik dönüşümlerini engellediğini ifade ederek bu konunun gündeme alınmasını talep etti.
Avrupa Birliği'nin 2026'da devreye girmesi planlanan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM), eleştirilerin başlıca odak noktası oldu. Bunun yanı sıra, Trump yönetiminin ithalata yönelik kapsamlı gümrük vergileri uygulama ihtimali de endişe yaratan bir diğer başlık olarak öne çıktı. Sekretarya ticaretle ilgili bu tartışmaların gelecekteki zirvelerde detaylı şekilde değerlendirme kararı aldı.
COP29’da çözümsüz kalan sorunların çözümü için gelecek yıl Brezilya’nın Belém kentinde düzenlenecek COP30 yeni bir şans. COP30 azaltım çabalarının gözden geçirilmesi ve uygulamadaki eksikliklerin giderilmesi açısından kritik bir rol oynayacak.