CDP Blog Yazısı: 2025’te aksiyon almamanın bahanesi belirsizlik olamaz. Peki, nelere dikkat etmeliyiz?
Bu yazıda CDP CEO’su Sherry Madera, şirketlerin belirsizlikle başa çıkmak için neden liderlik kavramını benimsemesi gerektiğini tartışıyor. 

"Belirsizlik" kelimesi beni tedirgin ediyor çünkü geride bırakmamız gereken bir zihniyeti temsil ediyor. İster ekonomik belirsizlik ister politik belirsizlik ya da iklim eyleminin hızıyla ilgili belirsizlik olsun, bu kavram aksiyon almamaya dair bir bahane haline geldi.
Bunun yerine çok daha ilham verici bir şeyden bahsedelim: liderlik. Yeterli bilgiye – veri – sahip olmadığınızda liderlik yapmak zor olabilir. Ancak hepimiz mükemmeli ararken iyinin düşmanı olmamamız gerektiğini biliyoruz. Bu, sürdürülebilirlik kararları için de geçerli. İklim verilerimiz henüz tam kapsamlı olmasa da bu durum, gezegen için olumlu kararlar almamıza engel olmamalı. Bugün liderlik etmeye cesaret etmeliyiz.
Manşetler sarsılan ittifaklardan veya zayıflayan taahhütlerden bahsetse de ben durumun farklı olduğunu düşünüyorum. Şirketler sürdürülebilirlik planlarından geri adım atmıyor. Aksine, birçok şirket ileri adım atıyor. Kurumsal iklim eylemi, politik dalgalanmalara karşı dayanıklılık gösteriyor ve 2025, kurumsal liderliğin politik belirsizliklere çare olduğu yıl olabilir.

Belirsizlik zamanlarında liderlik etmeye yönelik bu yolculukta, önümüzdeki aylarda dikkat edilmesi gereken beş eğilim şu şekilde:

1. İklim raporlaması yeni norm haline geliyor
Bu yıl, zorunlu iklim raporlamasının ana akım haline geldiği yıl olacak. Avrupa’nın 
Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporu Direktifİ (CSRD), Çin’in genişletilmiş raporlama zorunlulukları ve ISSB gibi küresel standartların benimsenmesi, binlerce şirketi raporlamaya doğru yönlendiriyor.  
Ancak bu sadece uyumlulukla ilgili değil; kurumsal şeffaflık ve hesap verebilirlik için yeni bir temel oluşturmakla ilgili. Liderler artık hedeflerden eyleme geçiyor ve ölçülebilir sonuçlar sergiliyor. Bu değişimi benimseyen şirketler, rakiplerini geride bırakacak – çünkü zorunda oldukları için değil, bunu tercih ettikleri için yapıyorlar. 
________________________________________
2. Doğa konusu yönetim kurulu odalarında konuşuluyor 
Yıllarca doğa, kurumsal iklim stratejilerinde ikinci planda kaldı. Artık bu durum değişti.
Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi, 2024’te biyoçeşitlilik raporlamalarında %43’lük büyük bir artışın yolunu açtı. Sektörler genelinde, bir şirketin doğaya bağımlılığını raporlaması artık “olsa iyi olur” tarzı bir konu değil, rekabetçi bir zorunluluk. Üretim ve inşaat sektörleri, döngüselliği giderek daha fazla iş yapış stratejilerine entegre ediyor. 2025’te doğa artık yalnızca konuşmanın bir parçası değil; konuşmayı yönlendiren unsur haline gelecek.
________________________________________
3. Yapay zeka ve yenilenebilir enerji zorunluluğu
Yapay zeka her yerde ve inovasyonu hızlandırma potansiyeli tartışılamaz. Ancak bunun bir bedeli var: Enerji ihtiyacı.
Yapay zekanın doyumsuz enerji talebi, yenilenebilir enerjiyi kurumsal gündemlerin en üst sırasına taşıyor. Önde gelen teknoloji şirketleri için en büyük sınav, yapay zekanın sürdürülebilir büyümesini sağlamak adına yenilenebilir enerji kaynaklarını yeterince hızlı ölçeklendirebilmek. Yenilenebilir enerji kapasitesini 2030’a kadar üç katına çıkarma yarışı, yalnızca teknoloji sektörü için değil, tüm sektörler için bir çağrı. 2025’te yapay zeka büyümesini yenilenebilir enerji yatırımlarıyla uyumlu hale getiren şirketler, sürdürülebilir bir dünyada yenilik kavramını yeniden tanımlayacak.
________________________________________
4. Yeşil sessizlik (greenhushing) mi yoksa geri adım atma (backsliding) mı? Hesap verebilirlik kazanmaya devam ediyor
Manşetlerle büyük resmi karıştırmayalım. Şirketler iklim taahhütlerinden vazgeçmiyor; ittifaklardan çekiliyorlar. Bu çok farklı bir durum.
CDP verileri, 2024’te daha fazla şirketin iklim hedeflerini artırdığını ve daha azının bu hedeflerden geri adım attığını gösteriyor. Yatırımcılar, tüketiciler ve düzenleyicilerden gelen hesap verebilirlik talepleri çok önemli bir güç. Geçen yıl tedarik zinciri emisyonlarını aktif olarak azaltan şirketler 13 milyar dolardan fazla tasarruf sağladı. Bu da sürdürülebilirliğin hem gezegen hem de kârlılık açısından ne kadar faydalı olduğunu kanıtlıyor. Asıl geride kalanlar, geri adım atanlar değil; hiç ilerlemeyenler.
________________________________________
5. Politik belirsizliklere rağmen kurumsal iklim eylemi gelişmeye devam ediyor
Politik değişim yeni bir şey değil. Peki, neden şirketler bu değişim karşısında iklim stratejilerini riske atsın? Sürdürülebilirliği kârlılıkla uyumlu hale getirmek dayanıklılık sağlar.
CDP aracılığıyla raporlama yapan ABD’li şirketlerin sayısı 2016’dan bu yana ikiye katlandı. Bu arada Asya-Pasifik’te çevresel raporlamalar geçen yıl %30 arttı ve Asya pazarlarında bir değişimi işaret etti. Bu şirketler, şeffaflığı ertelemenin yalnızca çevresel sonuçlar açısından değil, aynı zamanda piyasa rekabeti açısından da risk oluşturduğunu anlıyor. Liderlik, kısa vadeli politik döngülerin ötesini görüp iklim eyleminin uzun vadeli faydalarını değerlendirmek anlamına geliyor.
________________________________________
Belirsizlikten liderliğe – bu artık bir seçenek değil
Belirsizlik her zaman olacak; kaçınılmaz ve hayatın tuzu biberi. Ancak bu durum bizi tanımlamak zorunda değil. 2025 yılı yeni liderlik biçimlerinin hikayesini yazmalı. İklim eylemini dayanıklılık ve yenilik için bir yol olarak gören şirketler, piyasaları dönüştürmede öncü olacak.
Bazı çarpıcı gerçekler bu tür liderliği bir zorunluluk haline getiriyor. Eğer hiçbir şeyi değiştirmezsek, Dünya Ekonomik Forumu, gezegenin her 1°C ısınmasının küresel GSYİH’nin %12’sini kaybetmemize yol açacağını öngörüyor. Gezegen için olumlu eylemler şirketler için bir seçenek değil; sağlıklı bir ekonomi isteyenler için bir zorunluluk.
CDP olarak, bugünün ve geleceğin ekonomik liderlerine, birden çok kullanım amacı için değerlendirilebilecek, karşılaştırılabilir, kapsamlı ve tutarlı veriler sunmaktan gurur duyuyoruz. 2025 yılını belirsizlikten endişe duyduğumuz bir yıl değil, sürdürülebilir ve kararlı bir liderlik vizyonu benimsediğimiz yıl yapalım.

About the Author