CDP Su Küresel Raporu 2023, suyla ilgili riskleri ele almak ve küresel tedarik zincirlerinde sürdürülebilir su yönetimini sağlamak için proaktif ve kapsamlı bir eylem çağrısında bulunuyor.
 
Rapor, iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkisinin arttığını vurguluyor ve özel sektörün bu riskleri hafifletmedeki kritik rolünü ön plana çıkarıyor. Ana odak noktaları arasında su risk değerlendirmelerinin tedarik zincirlerine entegre edilmesi, yöneticilere teşvikler sunulması ve sektörler ve sınırlar arasında işbirliğinin teşvik edilmesi yer alıyor.
 
2023 Küresel Su Raporu'nda, şirketlerin %20’si tedarik zincirlerinde su ile ilgili riskler bildirdi; bu oran 2021’de %16’ydı. Bu artış, suyun iş sürekliliği ve finansal performans üzerindeki etkisinin giderek daha fazla tanındığını göstermektedir. Tedarikçilerini risk değerlendirmelerine entegre eden şirketlerin, tedarik zinciri risklerini raporlama olasılığı yedi kat daha yüksektir; bu da savunmasızlıkları belirlemede ve ele almada işbirlikçi yaklaşımların önemini göstermektedir.
 
CDP Su Küresel Raporu 2023, su yönetiminde sistemik değişim çağrısında bulunuyor ve tüm paydaşlar arasında iddialı ve kolektif eylem ihtiyacını vurguluyor. Özel sektörün bu dönüşümü yönlendirmedeki rolü, düzenleyici çerçeveler ve finansal teşviklerle destekleniyor.
 
 
Bu rapor, şirketlerin su yönetimini önceliklendirmeleri, su risk değerlendirmelerini operasyonlarına entegre etmeleri ve sürdürülebilir bir gelecek için sektörler ve sınırlar arasında işbirliği yapmaları için bir çağrı niteliğindedir.
 
Ana Bulgular
● Her beş şirketten biri, operasyonlarını önemli ölçüde etkileyebilecek su tedarik zinciri sorunlarını bildirmektedir.
● Tedarikçilerini risk değerlendirmelerine entegre eden şirketlerin, tedarik zinciri risklerini raporlama olasılığının yedi kat daha yüksek olduğu öne çıkıyor.
● Şirketlerin %50'si su konusunda tedarikçileriyle iletişim kuruyor.
● Küresel markalar, tedarik zinciri su hedeflerine ulaşmak için liderlik ekiplerine finansal teşvikler sunuyor.
 
TÜRKİYE
 
2023 senesinde 60 Türk şirketi CDP Su Güvenliği Programı'na yanıt verdi, bu bir önceki yıla göre %15’lik bir artışı ifade ediyor. Ayrıca, 2023 yılında 10 Türk şirketi Global Water A Listesi statüsünü kazandı ve su yönetimindeki liderliklerini kanıtladılar.
 
Türkiye’den yanıt veren şirketler, yeterli kaliteli suya erişimin sadece doğrudan operasyonları (%86) için değil, tedarik zincirleri (%67) için de elzem olduğunu raporladı. Bir önceki yıla kıyasla, şirketlerin %34'ü su tüketimini başarılı bir şekilde azalttığını raporlarken, %33'ü su çekiminde artış bildirdi. Bu durum etkili su yönetiminde şirketlerin farklı seviyelerde olduğunu gösteriyor.
 
Türkiye’de daha fazla şirket su stresi altındaki veya suyun yok olma riski olan bölgelerdeki su kaynaklarına bağımlı hale geldi. 2023 yılında, şirketlerin önemli bir kısmı (%76) kullandığı suyun yarıdan fazlasını su stresi altındaki kaynaklardan çekmiştir. Bu oran bir önceki yıl %71’di. Bu duruma kıyasla, şirketlerin beş yıllık tahminlerine baktığımızda, %53'ü mevcut su çekim seviyelerinde artış öngörmezken, %26'sı su stresi altındaki alanlardan su çekimlerini azaltmayı hedeflemektedir. 
 
Su kullanımının şirketlerin sınırlarını aşan bir konu olması nedeniyle, bazı şirketler dolaylı olarak su kirliliğine ve su kaynaklarının azalmasına sebep olabiliyor. Türkiye’den raporlama yapan çoğu şirket (%81) su çekimlerini üçüncü taraf kaynaklardan sağlarken, genellikle suyu yine üçüncü tarafların alanlarına deşarj ediyor (%81). Önemli bir grup (%62) suyunu önceden arıtma yapmadan üçüncü tarafların alanlarına deşarj ederken, şirketlerin %12'si herhangi bir arıtma işleminden geçirilmeyen suyunu doğrudan doğal çevreye bırakıyor. Bu tablo, Türkiye’de şirketlerin atık su deşarj yönetimini sorumlu bir şekilde yapmayı önceliklendirmesi, gerekli teknoloji ve alt yapı çalışmalarına yatırım yaparak, faaliyetlerinin çevreye veya toplum sağlığına zarar vermeyecek şekilde gerçekleştirmesinin aciliyetini vurguluyor. Bu konuda iyi bir gelişme ise deşarjdan önce arıtma yapılan suyun oranında önceki yıla kıyasla artış olduğunu bildiren şirketlerin oranı (%48).
 
Türkiye’de tanımlanan su risklerinin doğrudan operasyonlar üzerindeki potansiyel finansal etkisi 2 milyar dolar değerinde. Buna karşılık, fırsatların potansiyel finansal getirisi ise 6.3 milyar dolar olarak raporlandı. Yani su ile ilgili fırsatların potansiyel finansal getirisi, su risklerinin sebep olabileceği maliyetlerden 3 kat daha fazla. Ayrıca, bu belirlenen riskleri ele almak için gerekecek tahmini yatırımların maliyeti 1.7 milyar dolara ulaşmaktadır. Bu yatırımlar, su verimliliği, suyun yeniden kullanımı, geri dönüşüm ve su koruma uygulamalarının benimsenmesini ve yeni teknolojilere yatırım yapılmasını içermektedir. 
 
Rapora ulaşmak için buraya tıklayın.

About the Author