CDP'nin yaptığı analizine göre şirketler, su tüketiminlerini azaltma konusunda ilerleme gösterirken, su kirliliği konusunda aynı şekilde eyleme geçmiyorlar. Su verilerini açıklayan şirketlerin yalnızda %4,4'ü su kirliliği konusunda ilerleme sahibi.

Su güvenliği konusunda eyleme geçmek için şirketlerin rolü göz ardı edilemez. CDP’nin Küresel Su Raporu, şirketlerin su güvenliği konusundaki eylemsizliğin maliyetinin, bir eylem almaları halinde oluşacak maliyetin yaklaşık 5 katı olduğunu ortaya çıkardı. Su risklerinin şirketlere olası maliyeti 310 milyar dolarken, önleyici faaliyet maliyetinin 55 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.

Bu doğrultuda şirketlerin alabileceği iki temel önlem var:

-Atık su kirliliğini kendi operasyonlarında ortadan kaldırmak ve,

-Daha büyük ölçekte eyleme geçmek için tedarikçileriyle birlikte çalışmak.

Su güvenliği sağlanmış bir tedarik zinciri, şirketlerin uzun vadede dayanıklığı için büyük önem arz ediyor. Satın alıcılar, iklim değişikliğinin su bazlı fiziksel etkilerini (seller, kuraklık, fırtınalar gibi) gittikçe artan bir şekilde hissediyor. Bu etkiler artan maliyetler veya tedarikçilerin teslimat yapamaması olarak kendini gösteriyor. Geçen yıl, CDP aracılığıyla raporlama yapan tedarikçilerin 248 milyar dolar değerindeki şirket değerlerinin suyla ilişkili risklere maruz kaldığı belirlendi.

Bu yüzden COP26'ya yaklaşırken, IPCC’nin son iklim raporunun gölgesinde, bu seneki Dünya Su Haftası’nda kurumsal liderliğe ve inovasyona olan ihtiyacımız her zamankinden daha fazla.

Daha detaylı bilgi için buraya tıklayınız.

About the Author