Fosil yakıtlardan aşamalı çıkış, Kayıp ve Zarar Fonu’nun kurulması ve Küresel Durum Değerlendirmesi gibi birçok önemli çıktıyla önümüzdeki döneme yön verecek olan COP28 ile ilgili sonuçlar, CDP’ye özel çıktılar ve konferansı yerinde izleyen Mirhan Köroğlu’nun izlenimlerine kapsamlı COP28 Bültenimizden ulaşabilirsiniz.

COP 28’den İzlenimler;

Dubai Expo Center’a ikinci haftanın ilk günü giriş yaptığımda ilk hissettiğim duygu telaştı. Günler geçtikçe ve sona yaklaşıldıkça bu duygu yerini endişe ve zaman zaman hayal kırıklığına bıraksa da bu iki hafta sonunda karşımıza çıkan tablonun, üzerinde çok çalışmamız gerekse de en azından rotayı yeniden çizdiği açık. 

İkinci haftanın ilk Genel Kurul Toplantısında COP28 Başkanı Sultan Al Jaber, COP28'i, COP'ların bu zamana kadarki yürütülme şeklini değiştiren ‘kolektif bir COP’ olarak adlandırırken çok da haksız sayılmazdı. Gerçekten sadece katılım sayısı değil, temsiliyet açısından da çok farklı grupların bir araya geldiğini görmek umut vericiydi. Önceki COP’lara nazaran, neredeyse tüm konular konuşulurken "adil geçişin" gündeme gelmesinde bu kolektif yaklaşımın da etkisi olduğu söylenebilir. 

İkinci hafta gerçekleştirilen ‘COP28 Bakanlık Eşleşmeleri’ basın toplantısında konuşan Danimarka Bakanı Dan Jorgensen, 1.5 derece hedefine ulaşmak için yeterli adımların atılmadığını ama birlikte çalışılırsa COP’un amacına ulaşabileceğini söyleyip, tüm Bakanlara seslenmiş ve ‘COP’u Paris’ten sonraki en önemli COP yapma’ çağrısında bulunmuştu. Bu çağrıyı yaptığında aklında fosil yakıtları tamamen terk etme kararının yer aldığı bir metin olduğu aşikardı ama maalesef hepimiz gibi nükleer enerji, karbon yakalama ve depolama, geçiş yakıtları gibi birçok alternatif sunularak bulandırılan bir “fosil yakıtlardan adil ve hakkaniyetli bir şekilde çıkış” kararıyla yetinmek zorunda kaldı.

CDP olarak iklim raporlamasının bir norm haline gelmesi için yıllardır verdiğimiz çabanın karşılığını her geçen yıl daha fazla şirket ve belediyenin raporlama yapmasıyla alıyoruz. Fakat artık çok daha büyük bir hedefimiz var: raporlamanın sadece iklim değil, doğa temelli olması. Bu çerçevede uzun zamandır yaptığımız çalışmaların meyvesini iklim raporlamasından çok daha hızlı bir şekilde toplayacağımızın işaretlerini bu COP’ta yoğun bir şekilde aldık. 

Doğa temasının hemen her başkanlık oturumunda ve birçok yan etkinlikte ana konu olarak ele alınması oldukça pozitif bir işaretti. Özellikle Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesinin (GBF) kabul edilmesinin ardından alınan aksiyonların güçlendiğine şahit oluyoruz. Hatta ikinci hafta GBF’nin uygulanmasına yönelik ilerlemeyi değerlendirmek üzere ‘Anlaşmadan eyleme: İklim değişikliği ile mücadelede 30X30 yaklaşımından yararlanma’ konulu üst düzey bir etkinlik de gerçekleştirildi. Hükümetlerin 2030 yılına kadar gezegenin kara ve okyanuslarının en az %30'unu koruma, muhafaza etme ve restore etme taahhütlerini nasıl yerine getirdiklerini inceleyen ve önde gelen devlet dışı aktörlerin katkılarını vurgulayan bu etkinlik, Paris Anlaşması'nın hedeflerine ulaşılmasında doğaya yönelik eylemlerin kritik öneminin altını çizdi. Ayrıca, 2030 yılına kadar biyoçeşitlilik finansmanı için yılda 200 milyar dolar ve 2025 yılına kadar uluslararası biyoçeşitlilik finansmanında yılda en az 20 milyar dolar seferber etme hedefinde ilerleme konusu da konuşuldu. 

CDP’nin de uzun süredir birlikte çalıştığı ve TCFD’den sonra yine sorularına entegre edeceği Taskforce on Nature-related Financial Disclosures (TNFD) çerçevesi kapsamında ‘Şirketleri doğa raporlaması yolculuğunda desteklemek’ konulu bir etkinlik gerçekleştirildi. Etkinlikte doğa için ortak bir dilin oluşturulması gerektiği konuşuldu. TNFD artık çerçevenin oluşturma aşamasını tamamladığını, bundan sonra çerçevenin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına odaklanacaklarını belirtti. Önümüzdeki dönemde kapasite geliştirme, diğer standartlarla uyum, boşluklar ve engeller, geçiş planlarına doğa faktörünün eklenmesi ve sektör kılavuzlarına odaklanma gibi planları bulunuyor. 

Diğer önemli bir gelişme biyoçeşitlilik dendiğinde akla ilk gelmesi gereken fakat maalesef uzun yıllardır sadece iklim odağıyla ele alınıp, biraz da bilinmezliği nedeniyle ikinci plana atılan okyanuslar konusuna olan yoğun ilgiydi. UNFCCC’nin gerçekleştirdiği ‘We are all ice-dependent species’ etkinliğinde efsanevi deniz biyoloğu Dr. Slyvia Earle ilham verici bir konuşma gerçekleştirdi. Milyarlarca insan yıllardır okyanustan alıyor ve yerine plastik ve çöp koyuyor diyen Dr. Earle, biyoçeşitlilik dendiğinde akla ilk Amazonlar’ın geldiğini fakat okyanustaki biyoçeşitliliğin karadakinden belki binlerce belki milyonlarca kat daha fazla olduğunu ve okyanuslar hakkında bildiklerimiz neredeyse hiçbir şey olduğunu vurguladı. Dünyanın en önemli karbon yutağı ve biyoçeşitlilik kaynağı olan okyanusların ikinci plana atıldığı açık. Bu nedenle artık sadece okyanusların konuşulduğu platformlara ihtiyaç var ve bu amaçla önümüzdeki yıl Nice’de bir toplantı gerçekleştirilecek ve okyanuslar konusu gerçekten konuşulmaya başlanacak.

Yine diğer önemli bir odak alanı da tüm ülkeler ve şirketlerin gündeminde yer alan döngüsel ekonomi konusuydu. Bu kapsamda COP28’de Kapsarc’ın 2021 yılından bu yana hesapladığı Döngüsel Ekonomi Endeksi’nin sonuncusu açıklandı. Ekibin başında yer alan Fatih Yılmaz’ın açıkladığı 2023 sonuçlarına göre Norveç, Birleşik Krallık, Hollanda, Kanada ve Almanya ilk 5’te yer alan ülkeler olmayı başardı. Etkinlikte, döngüsel ekonominin odağında üretmek, yeniden kullanım ve geri dönüşümün olduğu ve döngüsel karbon ekonomisinde bu denkleme ‘azaltım ve yok etme’ yani doğa temelli çözümlere odaklanma konusunun da eklendiği vurgulandı.

COP28’in en önemli odağı şüphesiz Küresel Durum Değerlendirmesi'ydi. Konferans boyunca onlarca sivil toplum kuruluşu ve araştırma enstitüsü bu konuda yaptığı araştırma ve çalışmalarla durumun aciliyetini ve eksiklikleri sık sık vurguladı. Enerji krizi yüzünden fosil yakıtların kullanımı geçen seneye göre 2 kat arttı. Karbon bütçesi çok hızlı bir şekilde azalıyor. Gelişmiş ülkeler hala gelişmekte olan ülkelerin bütçesini harcıyor. 100 milyarlık dolarlık iklim fonu 2020’de hedef olarak koyuldu ama hala bu rakama ulaşılamadı ve artık bu rakamın bile yetersiz olduğu çok açık fakat kimse bu konuyu açık açık tartışmaya açmak istemiyor. IPCC ve IEA raporları göz önünde bulundurulduğunda toplam fosil yakıt üretiminin 2030 yılına kadar yaklaşık %40 oranında azaltılması gerektiği ortaya çıkıyor. COP28’de bahsi fazlaca geçen karbon yakalama teknolojilerine odaklanmak, 1.5 derece hedefini gerçekleştirmek için atılması gereken asıl adımları atma konusunda süreci geciktiriyor.

İkinci haftanın sonlarına doğru WRI, NewClimate Institute, ClimateWorks Foundation, CAN - Europe ve WWF tarafından gerçekleştirilen ‘Küresel Durum Değerlendirmesi’nin Sahada Eyleme Dönüştürülmesi’ etkinliğinde ülkelerin Covid önlemleri için çok kısa sürede gerekli finansmanı yaratabildiğini fakat aynı şeyin iklim için yapılmadığı vurgulandı. Oysa önümüzde gerçekleştirilmesi çok acil aksiyonlar var. WRI, 2030 yılına kadar emisyon açığını kapatmak için ormansızlaşmanın 4 kat daha hızlı azaltılması, toplu taşıma altyapısının geliştirilmesi için çabaların 6 katına çıkarılması, kümürden çıkış ve elektirifikasyonun 7 kat daha hızlanması, kırmızı et tüketiminin 8 kat daha hızlı azaltılması, çimento sektörünün 10 kat daha hızlı karbonsuzlaştırılması ve düşük karbonlu enerjiye yatırımların 10 kat daha hızlı gerçekleşmesi gerektiğini vurguluyor. İklim değişikliği ile mücadeleyi onlarca anlaşılmaz kısaltma kullanıldığı için ‘Alfabe çorbası’ olarak eğlenceli bir şekilde tanımlayan Peru Eski Çevre Bakanı Manuel Pulgar Vidal, etkinlikte Küresel Durum Değerlendirmesi’nin, ülkelere gelecek dönemde hazırlayacakları NDC’ler için kılavuz olma özelliğine sahip olduğunu söyledi. Eğer gerekli önlemleri alınmazsa 2050 yılına gelindiğinde Latin Amerika’nın toplam GSMH’sının %25 azalacağını belirtti. 

Özellikle Greenpeace’in başını çektiği sivil toplum kuruluşlarının en çok gündeme getirdiği konulardan biri de fonların adil geçiş için nasıl kullanılacağı konusuydu. En büyük problemin finansmanın yerelde dağıtılması aşamasında çıkması bekleniyor. Ülkelerin çoğunda bu süreci yönetecek yeterli ve şeffaf bir mekanizma yok. Teknoloji ve yeni gelişmelerin savunmasız kesime nasıl aktarılacağı ile ilgili çalışmaların acil olarak yapılması gerekiyor. Özellikle iklim değişikliği karşısında en savunmasız ülkeler lokal seviyeye inince bu finansmanın ne kadarının doğru kullanıldığı ve istenen etkiyi yaratıp yaratmadığını ölçme konusunda gerekli önlemlerin alınmasını istiyor. 

COP28’in ilklerinden bir diğer ise ilk kez gıda, tarım ve su konusunun birlikte konuşulduğu bir ortamın yaratılmasıydı. COP28 Gıda Sistemleri ve Tarım Gündeminin dört ayağı vardı: ulusal liderlik, devlet dışı aktörler, inovasyonun ölçeklendirilmesi ve elbette finansman. COP28 Başkanlığı 1 Aralık’ta 134 dünya liderinin dönüm noktası niteliğindeki 'Sürdürülebilir Tarım, Dayanıklı Gıda Sistemleri ve İklim Eylemine ilişkin COP28 BAE Deklarasyonu'nu imzaladığını duyurdu. Ayrıca iklim değişikliğiyle mücadele ederken gıda güvenliğini desteklemek üzere 2.5 milyar dolardan fazla fonun oluşturulduğu da açıklandı. Deklarasyon, iklim değişikliğinin ön saflarında yer alan çiftçilerin yaşamlarını ve geçim kaynaklarını korurken küresel emisyonları da ele alıyor.

CDP, COP28 boyunda birçok etkinlik düzenledi ve çeşitli etkinliklerde konuşmacı olarak yer aldı. İkinci haftanın sonlarına doğru gerçekleştirilen ‘Veri, teknoloji ve finans yoluyla tedarik zincirinin karbonsuzlaştırılması’ etkinliğinde tedarik zincirlerinin karbonsuzlaşması sürecinde yatırım ve teknolojinin rolü konuşuldu. CDP raporlamasında önümüzdeki dönemde yaşanacak hızlı dönüşüm ve değişime en büyük katkıyı AI teknolojilerinin sunacağını artık biliyoruz. Türkiye’de de her geçen gün CDP raporlaması için gönüllü olarak kapımızı çalan onlarca KOBİ için raporlama konusunda atılacak bu adımlar, özellikle zorunlu raporlamaya doğru evrilen bu sürecin çok daha kolay ve hızlı ilerlemesine katkıda bulunacak.

CDP’nin COP28 esnasında da sık sık vurgulandığı konuların başında su ve iklim dirençli şirketler ve şehirler için yatırım açığının kapanması ve gerekli finansmanın harekete geçirilmesi konusu geldi. CDP verilerine göre, adaptasyon ve dayanıklılık için yatırılan her 1 dolar karşılığında, özellikle su için 2 ila 15 dolar aralığında fayda sağlanabileceğini görülüyor. CDP’ye raporlama yapan finansal kuruluşların neredeyse yarısı fosil yakıtlara 9 trilyon dolar yatırım yaptığını açıkladı. Bu yatırımların doğru yere aktarılmasıyla nelerin değiştirilebileceğini artık hepimiz biliyoruz. Asıl yapmamız gereken bu aktarımı sağlayacak gerekli iradeyi oluşturmak. COP28 doğru yönde atılmış bir adımdı ve azaltım, uyum ve mali hedefler ile ilgili önümüze somut hedefler koydu. Ancak asıl önemli olan bu hedeflerin ülkeler tarafından NDC’lere doğru ve şeffaf bir şekilde uyarlanması. COP28, özel sektör için yeşil ve dijital dönüşümü içeren ikiz dönüşümden, toplumsal ayağı da içeren üçüz dönüşüme geçişi hızlandıracak. Bundan sonra yaşanacaklar bu dönüşümün nasıl ve ne kadar hızlı gerçekleştirildiğine bağlı. 

Mirhan Köroğlu Göğüş
CDP Türkiye Projeler Yöneticisi/ Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu

COP28 CDP Özel Haberleri

COP28 sırasında CDP 2023 verilerine ilişkin bilgi notu yayınladı.

2023 yılında 23.000'den fazla şirket çevresel performans verilerini CDP aracılığı ile raporladı. Çevresel verilerini açıklayan şirket sayısının her yıl artmasıyla birlikte CDP'nin hesap verebilirlik mekanizması olarak rolü güçleniyor. 2023 yılı CDP global ön sonuçları COP28’de yayınlandı. Yeni veriler kurumsal eylemlerdeki önemli eksiklikleri ortaya koyuyor. Fosil yakıtlardan uzaklaşılması ve devlet dışı aktörlerin bu alandaki çağrısı, şirketlere ve yatırımcılara net bir sinyal gönderiyor. Fosil yakıtlar dönemi sona erdi. Küresel Durum Değerlendirmesi, CDP verilerinin uzun zamandır gösterdiği şeyi bir kez daha teyit etmekte: finansal akışın artık fosil yakıtlardan hızla uzaklaşarak yenilenebilir enerjiye yönelmesini sağlamak adına sağlam politikalara ve düzenlemelere ihtiyaç var. 

Daha fazlası için: https://lnkd.in/encBk-Q8
 

COP28'de duyurulan Net Sıfır Politikasına İlişkin Görev Gücü (Taskforce on Net Zero Policy) çalışmalarına başladı.

Çalışma grubu, sürdürülebilir bir gelecek için uzmanların kolektif çalışmalarını desteklemeyi ve dünya çapında hükümetlere, iklim krizine yönelik bir rota çizmelerinde yardımcı olmayı amaçlıyor. Net sıfıra yönelik etkili kamu politikası eylemlerine bu denli ihtiyaç duyulduğu bir dönemde TNZP'nin hükümetlerle birlikte çalışması, net sıfıra ulaşmaya yönelik küresel çaba açısından bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. CDP, 20 yılı aşkın içgörü ve verilerini TNZP’nin çalışmaları kapsamında sunmaya hazırlanıyor. 

Daha fazlası için; https://www.linkedin.com/feed/update/urn:li:activity:7137761581567737856 

COP28 sırasında CDP ve BCG tarafından yürütülen ortak bir analiz yayınlandı

Karbon yoğun sektörlerin karbonsuzlaştırılması, net sıfıra ulaşma yolunda kritik öneme sahip. Bu geçiş, COP28'deki tartışmaların da odak noktasını oluşturdu. CDP ve BCG tarafından yürütülen ortak analiz, küresel emisyonların yaklaşık %20'sini oluşturan kimyasal, çelik ve çimento gibi karbonsuzlaşmanın güç olduğu sektörlerde karşılaşılan zorlukların ve ilerlemelerin izini sürüyor. Raporda yer alan temel analizler yalnızca CDP aracılığı ile raporlama yapan şirketlere ilişkin verileri baz alıyor. 2020'den bu yana CDP'ye raporlama yapan ilgili sektör şirketlerinde, kapsam 1 ve 2 hedeflerini belirleme oranı %18 arttı. Diğer yandan 2022'den 2023'e kadar mutlak Kapsam 1 emisyonlarında %4'lük bir azalma görülüyor.

Daha fazlası için; https://lnkd.in/dbWgzFjc
 

COP28’in çıktıları, iş dünyası üzerindeki etkileri ve gereken eylemler hakkında konuşmak üzere CDP COP sonrası webinarı 10 Ocak Çarşamba günü gerçekleştirilecek. Kayıt için buraya tıklayınız.

Önemli COP28 Çıktıları

COP28 Nihai metni: BAE Mutabakatı

Fosil yakıtlardan uzaklaşma kararı, BM iklim müzakerelerinin 30 yıl önce başlamasından bu yana ilk kez bir COP'un resmi sonuçlarında yer aldı. Ancak AB ve 100'den fazla ülke tarafından desteklenen ve fosil yakıtlardan tamamen çıkış yönündeki çağrı birçok petrol üreten devletin de içinde yer aldığı bir grup tarafından reddedildi. Bunun yerine, COP28 kirletici yakıtlardan “uzaklaşmaya” yönelik daha muğlak bir anlaşma ileri sürdü. Metin, fosil yakıtlardan adil ve hakkaniyetli bir şekilde çıkıştan söz etse de nükleer enerji, karbon azaltımı, karbon yakalama ve depolama, geçiş yakıtları gibi kanıtlanmamış ve pahalı teknolojilere ilişkin yönlendirmeler ve teşvikler içeriyor.

Yaklaşık 200 ülke, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini önlemek amacıyla daha fazla temiz enerji üretimi de dahil olmak üzere bir dizi önlem almayı kabul etti. Metin, 2030 yılına kadar dünyanın yenilenebilir enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması ve enerji verimliliğinin iki katına çıkarılması yönünde bir taahhüt de içeriyor. Buna ek olarak, COP kararı ülkelere, sadece sıfır emisyonlu araçlar değil, aynı zamanda toplu taşıma ve güvenli bisiklet altyapısına geçiş gibi çeşitli yollarla karayolu taşımacılığından kaynaklanan emisyon azaltımlarını hızlandırma çağrısında bulundu.

Resmi iklim müzakerelerinin dışında da metan emisyonlarının azaltılması, daha sürdürülebilir gıda sistemlerinin oluşturulması, ormanların korunması ve daha pek çok konuda yeni taahhütler de dahil olmak üzere önemli ilerlemeler kaydedildi.

COP28'in ilk gününde, uzun süredir gündemde olan Kayıp ve Zarar Fonu resmen kabul edildi.

Bu fonun kabulüyle birlikte özellikle iklim değişikliğine karşı hassas ve gelişmekte olan ülkeler, sel, taşkın, orman yangını, çölleşme gibi iklim değişikliği kaynaklı afetlere karşı finansal destek alabilecekler. Fon Dünya Bankası tarafından yönetilecek. Gelişmekte olan ülkelerdeki kayıp ve zararın ekonomik maliyetinin 2030 yılına kadar 290 ila 580 milyar dolar arasında olacağı tahmin ediliyor. Üstelik bu miktar ekosistem ve biyoçeşitlilik gibi ölçülmesi zor olan kayıpları içermiyor. Fon gelişmekte olan ülkeler için zafer olarak görülse de hala üzerinde çalışılması ve netleştirilmesi gereken pek çok nokta bulunuyor. Öncelikle kayıp ve zarar tanımının belirlenmesi, desteğin nasıl sağlanacağı açısından önem taşıyor. Diğer yandan Kayıp ve Zarar Fonu’nun yeni ve bugüne dek beyan edilmiş hibelere ek bir finansman olup olmadığının tespiti önem taşıyor. Daha önce insani yardımdan veya başka herhangi bir denizaşırı kalkınma yardımından sağlanan finansmanın yeniden kullanılması ya da azaltım ve uyum finansmanının kayıp ve zarar finansmanı olarak yeniden etiketlenmesi sorunlu alanlar olarak karşımıza çıkabilir. Ek olarak toplulukların aracılar olmadan fona doğrudan erişimini sağlamak kritik önem taşıyor. Ülkelerin iklimden etkilenen toplulukların ihtiyaçlarını karşılamak için çok daha büyük taahhütlerde bulunmaları ve yenilikçi finansman kaynaklarını harekete geçirmeleri gerekmekte. Ayrıca Santiago Ağı için de finansman sağlamaları gerekecek.

COP28’de Küresel Uyum Hedefi için bir çerçeve oluşturuldu.

2015 Paris Anlaşması, uyum kapasitesinin artırılması, direncin güçlendirilmesi ve iklim değişikliğine karşı kırılganlığın azaltılması için bir hedef belirlemiş olsa da, müzakereciler henüz net hedefler veya bunların nasıl ölçüleceği de dahil olmak üzere Küresel Uyum Hedefi için bir çerçeve tanımlamamıştı. İki yıl süren tartışmaların ardından COP28'de belirli temalar ve sektörler (su ve sağlık gibi) ve uyum politikası süreci için küresel hedefler üzerinde anlaşmaya varıldı. Ancak hedefler sayısallaştırılmamış durumda. Küresel Uyum Hedefi çerçevesi, uyum finansmanı açığının genişlemekte olduğu gerçeğine bir atıfta bulunuyor. Ancak uyum finansmanının iki katına çıkarılmasına yönelik mevcut taahhüdün ötesinde mali desteğin önemli ölçüde artırılması gerektiği ortada. Yine de bu çerçeve, gelecekteki Küresel Durum Değerlendirmelerinde uyum için eksik parçaların doldurulması için bir fırsat sunacak. Ayrıntıların COP29’da netleştirilmesi bekleniyor.
 

‘Sürdürülebilir Tarım, Dayanıklı Gıda Sistemleri ve İklim Eylemine İlişkin COP28 BAE Deklarasyonu’ imzalandı.

Dünya topraklarının yaklaşık %80'ini kapsayan 159 ülke, 2025 yılına kadar gıda ve gıda sistemlerini NDC'lerine entegre etme taahhüdünde bulunarak Sürdürülebilir Tarım, Dirençli Gıda Sistemleri ve İklim Eylemine ilişkin COP28 BAE Deklarasyonu’nu imzaladı. Bildiri, Brezilya, Çin, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri dahil olmak üzere gıdayla ilgili sera gazı emisyonları yüksek olan pek çok ülke tarafından imzalandı.  

İklim çözümlerine yönelik 30 milyar dolarlık yeni bir özel yatırım fonu oluşturuldu.

Özellikle yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerde düşük karbonlu ve iklime dirençli projelere özel sektör yatırımını harekete geçirecek 30 milyar dolarlık özel bir iklim fonu oluşturuldu. Bu sermaye, diğerlerinin yanı sıra Dünya Bankası, Uluslararası Finans Kurumu ve Dünya Ekonomik Forumu'nun uzmanlık ve kaynaklarından yararlanacak. BAE Başkanı Şeyh Mohamed bin Zayed Al Nahyan, fonun kurulma sürecinde, küresel iklim eyleminin önündeki en büyük engellerden birinin erişilebilir ve uygun maliyetli finansman eksikliği olduğunun göz önüne alındığını ve adil bir iklim finansmanı sistemi oluşturmayı amaçladığını belirtti.

Ulusal İklim Taahhütlerinin (NDC) Güçlendirilmesi

Küresel Durum Değerlendirmesi, ülkelere 2025'teki COP30'dan çok önce yeni NDC'ler sunma konusunda çağrı yapıyor. Bir sonraki turda ülkelerin 2030 hedeflerini güncellemeleri ve 2035 için yeni hedefler sunmaları beklenmekte. COP28 kararı, bu yeni NDC'lerin daha iddialı olması gerektiğinin altını çizerek, IPCC'nin 1,5 derece hedefi için küresel sera gazı emisyonlarının 2035 yılına kadar 2019 seviyelerinin %60 altına düşürülmesi gerektiğini tespit ettiğini belirtiyor. Değerlendirme, bir sonraki NDC turunun emisyonları azaltmaya yönelik mevcut eylemleri geliştirmesinin yanı sıra adaptasyon, adil geçiş çabaları ve kayıp ve zarara yönelik plan ve öncelikleri de içermesi gerektiğini belirtiyor. Sonuç, ayrıca, NDC'lerin temiz enerji, doğa koruma, karayolu taşımacılığı ve daha fazlası dahil olmak üzere birden fazla sektördeki dönüşümü yansıtması gerektiğini belirtiyor. Hükümetler bir sonraki NDC turlarını 2024 yılında hazırlamaya başlayacaklar. 

Türkiye sürece nasıl dahil oldu?

Türkiye COP28’de aktif bir rol oynamadı. Özellikle önemli deklarasyonlara son anda imza atması ve Türkiye için önemli birçok ortaklık ve deklarasyona imza koymamış olması nedeniyle de eleştiriliyor. Dünyada en çok sera gazı salan ülkeler arasında 15. sırada bulunan Türkiye, ulusal sera gazı emisyonlarını 2030’a kadar %30’dan fazla artırmayı öngören iklim hedefini ise henüz güncellemedi. Petrol üretmeyen ve enerjide dışarı bağımlı olan Türkiye’nin yenilenebilir enerjiye olan ihtiyacı da göz önünde bulundurulduğunda, fosil yakıtlardan çıkış konusunu destekleyen ülkeler içinde yer almaması, aksine zirvedeki görüşmelerde fosil yakıtlardan aşamalı çıkış ve aşamalı azaltım seçeneklerine karşı çıkması ve yenilenebilir enerjiye yönelik girişimlerin dışında kalması nedeniyle COP28’den negatif bir algıyla döndü. 

 

1.5 derece için azaltım hedefleri ne olmalı?

OP28’de konuşan Enerji Geçiş Komisyonu Başkanı Lord Adair Turner COP28’in 1.5 derece hedefine ulaşmak için belirlediği azaltım hedeflerini aktardı.

Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için haberimizi okuyun: https://lnkd.in/dSZmw6YY

About the Author